6 Nisan 2012 Cuma

Değişim Günlüğüm / 12. Gün

Sirkeci, Eminönü, Mısır Çarşısı...

İstanbul'un çok ama çok sevdiğim yerleri ve her fırsatta, işim olsun olmasın gidip gezmeye bayılırım. E, böyle olunca; 5 yıldır Türkiye'den uzak kalmış arkadaşımla yaptığımız gezi planında ilk sırayı da buraları aldı.

Gezme zevkinin olmazsa olmazı "Yemek İçmek"tir benim için... Sık verilen çay kahve molalarına iştirak eden mini lezzetler olmazsa, gezdiğim yer neresi olursa olsun zevk almam. Yani almazdım! Şimdiki molalarımda kahve ve bitki çayı yalnız kaldı; yanındaki atıştırmalıklar ebediyen olmasa da, çoook uzun bir süre uğramayacaklar yanıma...

Fakat bu benim için geçerli. Arkadaşıma ise özlediği / özlemediği ne kadar tat varsa -elimden geldiğince- tattırmam lazım.




Nitekim öyle de yaptım. Giderken bana "unutturma, simit yiyeceğim" demişti. Dönüşte simitçinin önünden geçerken "aa simit alacaktık" dediğimde, "oldu canım... sen yeme, beni patlat!" diye azarladı beni :)






Ben ise, bütün bu lezzet duraklarından alnımın akıyla ayrılmanın gururunu yaşadım.

* * *

Öğle yemeği için her zaman gittiğimiz kebapçıya gittik ama bu sefer eti yağlı geldi çok... Hep mi böyleydi yoksa damak zevkim mi değişmeye başladı, bilmiyorum. Ispanak yemeğini yanımda götürdüm, etin yanında da -yeşillik hariç- garnitür istemedim. Fakat -her ne kadar yağını iyice çıkartıp yemeye çalışsam da-  hocamın "yağa dikkat!" uyarısını dün çiğnedim sanırım istemeden... Ben de bu yüzden; yaklaşık 4 saat süreyle yürümemize rağmen, eve geldikten sonra 1 saat de bantta yürüdüm. Bacaklarım sızladı gece ama mutluydum!

Akşam yemeğimi herkesten önce yedim saatimi kaçırmamak için... Sonrasındaki kalabalık ve neşeli soframızda da kendimi unutturmayı başardım. Eşim bir-iki takıldı, oğlum "anne senin tabağın nerede?" dedi, arkadaşım mânalı bakışlar attı ama başa çıktım.

Böylece kritik 2 gün arkada kaldı... Bundan sonrası daha kolay olacak inşallah!





Hiç yorum yok: