6 Mayıs 2015 Çarşamba

Hıdırellez...

5 Mayıs gecesi başlayıp, 6 Mayıs'da devam ederdi Hıdırellez telaşesi bizim evde...

5 Mayıs gecesi en büyük seremoni; dileklerin bir kağıda yazılması veya resmedilmesi ya da istenen şeyin resminin gül ağacı dibine gömülmesi olurdu. Kocaman bir ateş yakılması ve dileklerle üzerinden atlanması, o gece bereket dağıtılacağı inancıyla evdeki para cüzdanlarının, erzak kaplarının ağzının açık bırakılması da diğer eğlenceli ve ciddiyetle yapılan şeylerdi.

6 Mayıs günü de bu "bayram" havası devam ederdi. Köyde ananemin evindeysek; sabah çok çok erken kalkmak, bilmem kaç çeşit çiçek toplamak, sonra da yanımızda getirdiğimiz haşlanmış yumurtayı hafif eğimli bir bayırın tepesinden yuvarlayıp, ardından o yemyeşil çimenlerde kahkahalarla kendimiz de yuvarlanmak ve o yumurtayı orada soyup yemek :); çok çok eğlendiğimiz Hıdırellez'in rutinleriydi. Günün sonrası ise ziyafet demekti... İçli pilav, kuzu çevirme olmazsa olmazdı ve bunlar kalabalık aile, eş, dostla yenirdi; bahçelere kurulan neşeli sofralarda...

Hepsi -di'li geçmiş zaman oldu :(

Bir yanımı gülümsetirken bu anılar, çokça da hüzünlendiriyor  :(

Sırada başka bir anı var Hıdırellez ile ilgili; çokça gülümseten ama bir yandan da duygulandıran bir yazı (bu her şeye duygulanma hali, yaşla ilgili de olabilir !)


Hıdırellez ve Dilekler


"Nereden kaynaklandı sersemliğim bilinmez.

O seneye kadar sınıfın en iyisi olmaya oynarken, o sene Fen Bilgisinden tekledim..."ikmale kalmak" gurur kırıcılığın ötesinde korkutucuydu benim için.Evimizde , ailemizde yaşanmamış bu utancın şerefinin bana ait olmaması için ne yapacağımı  şaşırmış şaşkın ergenlerin şahı olarak dolanıyordum ortada.

Ortaokul yıllarıydı işte.12 yaşlarında olacağım..öyle kalmış aklımda. Sotka'daki evimizde tatlı bahar telaşı vardı. Annem , klasik olarak temizlik için baharı , hafta sonunu , misafiri, ay içim darlandıyı, yazı, kışı, sömestiri bahane ediyor ve evi ayağa kaldırıp indiriyordu.Derken "hıdrellez"den bahsedilir oldu. Hızır ile İlyas buluşurmuş senede bir gün. Tam o buluşma anında gökte dilek kapısı açılır ve o ana denk gelen tüm dilekler kabul olurmuş..."

. . .

Giriş yaptım; devamı burada (>>tık tık>>) 


Hıdırellez Bayramımız kutlu osun...

5 Mayıs 2015 Salı

Bir Soru & Uzuun Bir Cevap ...

Soru şöyleydi:

Alkali beslenmek; yani gün gün yaptığınız ve smoothie veya protein günleri kolay mı ? Şöyle sormam daha doğru olur sanırım; diğer tip diyetlere göre sizi zorluyor mu? 

Cevap da böyle oldu, aldım sazı elime misali:

          

İlk önce şunun düzeltmesini yapayım. "Alkali Beslenmek" ile benim yaptığım "Gün Gün Beslenme Modeli" aynı şey değil; ayrı ayrı modeller ama ben aynı potaya koyup eritmeye çalıştım diyeyim.

Alkali beslenmeyi öğrenmeye çalışıyorum hâlâ... Ayşegül Hoca'nın 2 kitabı elimde rehberim.

"Alkali Beslenme"yi odağa koyup, son 3 haftada biraz değişiklik olsun diye, "Dönüşümlü Beslenme Modeli" diye bir şey uydurdum, daha doğrusu uyarladım kendime... Bu benim daha evvel yaptığım "90 Gün Diyeti" (yanda detaylı var, 45 gün yapmıştım) ile çok çok benzeyen, ondan uyarladığım bir sistem...

Buna göre;

  • Sabah 8-9 gibi taze sıkılmış sebze suları ile kahvaltı (detaylar var eski yazılarda)
  • Saat 12-13 gibi ilk öğün, akşam 17-18 ve bazen 19 gibi son öğün...
  • Çok bol alkali su (limonlu veya elma sirkeli içiyorum ben)
  • Aralarda yeşil çay
  • Öğünler için (öğle ve akşam) ise;
  1. Gün: Protein günü (et,süt,yoğurt,balık,yumurta, peynir var, süt -yoğurt-peynir alkali beslenme kuralları gereğince inek değil; keçi, manda, koyun, kefir, lor,vs) Bu günde öğünler sebze ile takviye edilmek zorunda...
  2. Gün: Bitkisel proteinler ve nişasta içeren gıdalar var (bulgur, kinoa, mercimek, fasulye, nohut, patates, vs...) ve bu günde de sebzelerle takviye yapıyoruz yediklerimizi...
  3. Gün: Karbonhidrat gününde öğlen kepekli makarna (domatesli veya mantarlı mesela) veya tam tahıllı Lavaş/Tortilla ile pizza veya sebzeli tostlar olabilir... Akşam üzeri sağlıklı bir kek, fıstık ezmeli bir tam tahıllı ekmek, bitter çikolata, vs... serbest... Nefsi kandırma günü diyorum ben bu güne :)
  4. Gün: Bugünün orjinali "Meyve Günü". Fakat "fazla meyve=fazla şeker" demek olduğundan; öğlenden başlayarak akşama kadar meyveli smoothie içtiğim bir gün olarak uyarladım bu günü.. Detaylar postlarda var... Özellikle badem sütü ile hazırladığım smoothie'ler tok tutuyordu. Akşam yeşil çayın yanında 2-3 hurma yediğim zamanlar da oldu...
Sonra başa dönüp, 1. Gün ile devam ediyoruz.
       
Geçtiğimiz 3 hafta ile ilgili uyguladığım beslenme planımdan bu şekilde kısaca bahsettikten sonra, gelelim; "zor mu, kolay mı?" kısmına... 

İşte burası biraz destan!!! Zamanınız varsa, buyurun:


Ben kendimi bildim bileli o kadar çok diyet yaptım, o kadar çok bu yola girdim ve çıktım ki... En son 2012'de "bu sefer bu iş bitti" diye başladığım yolculuğumda, en iyi performansımı gösterdim (!) ama sonra kafamdaki bazı şeyleri maalesef değiştirmediğim için olsa gerek, tam 2 sene sonra başladığım noktaya döndüm.

Şimdi ise, yaşımın da verdiği olgunluk, diyetle ilgili yaşadıklarımın verdiği bıkkınlık, bezmişlikle; bir kez daha çıktım kilo verme yolculuğuna... Bir karikatür var ya; kadın ölüm döşeğinde, hâlâ veremediği kilonun derdinde :)) İşte o hesap benimki de ...

Bu sebeple; bu sefer diyet değil sağlık olsun dedim. Sonra vazgeçtim; hem diyet, hem sağlık olsun noktasında karar kıldım (terazi kararsızlığı:)))

Soruya gelecek olursam; Alkali beslenme, sebze suları, smoothie'ler ile beslenme bana şimdi kolay. Çünkü;

1- Öncesinde öyle çok yedim ki! Şu anda bu işi kafamda bitirdiğim (2012'de de öyle olmuştu) için, kendimi-nefsimi frenleyebiliyorum. Sebze suları ile beslenmek, smoothie ile günü geçirmek bana hiç zor gelmiyor. Bunun için, araba sürer gibi; yola odaklanmak gerekiyor. Etrafa bakarak, manzaranın tadını çıkararak araba kullanılmayacağı gibi; diyette de etraftaki çeldiricilerden gözümüzü-aklımızı-nefsimizi sakınmamız gerekiyor! 

2- Eskiden bu dediğimi yapamadığımda, yani gözüm-midem o etraftaki baştan çıkarıcılara kaydığında; hooop arabadan inerdim. Diyet falan kalmazdı ortada. Tâ ki, bir sonraki "karar verme, bu son deme" zamanına kadar... Alkali Beslenme'de bundan kurtuldum diye düşünüyorum. Sağlık için, sağlıklı beslenmem gerektiğine kendimi inandırdığım için; kaçamak diye adlandırdığım öğün veya günün ardından, vücudumu-hücrelerimi bu zarardan kurtarma peşinde hareket etmem gerektiğini biliyorum. Kaçamak günü akşamı veya ertesi sabah  içeceğim yeşil sebze suyu veya smoothie, bana bu temizlik için yardımcı olacak. Sonrasında kaldığım yerden devam edeceğim. Yani hem vücudum arınacak, hem ruhum-vicdanım! Hatta vücut arınmasından çok, vicdanımı temizlediği için seviyorum bu sistemi diyebilirim. İşte önceki diyetlerimle, bu seferki arasındaki önemli farklardan biri bu!

3- Çalıştığım zamanlarda işine giden, çalışmadığım zamanlarda evinde olan biriyim. Yani sosyal hayatım, gün gezmelerim, arkadaş toplantılarım yok gibi, sevmem de zaten çok fazla... Ama çocuklar küçükken, çok iyi biliyorum ki; mecburi veya gönüllü bu gezmeler, diyetin en büyük sabotajcısı! Gitmek zorundasınız, ikramları kabul etmek zorundasınız, gittiğiniz için davet etmek ve siz de "altta kalmayacak şekilde" ağırlamak zorundasınız... Arada bir irademe sahip çıksam, "ölçülü ve seçici" olsam da; ne gittiğim yerde, ne evimde pişenlerde "kontrol" edemeyenlerdendim nefsimi! Bu sebeple; diyetin hiç olmazsa ilk birkaç haftası asosyal bir hayat iyiydir; alışana, tartıda ilk sonuçları görene kadar...

4- Kahvaltısız yapamayanlardandım! SABAH çayımı veya kahvemi içeceğim; diyetteysem ona göre, değilsem ona göre mis gibi kahvaltımı erkenden yapacağım. Şimdi bu bende bitti! Artık sabahları kahvaltı yerine yeşil veya kırmızı+turuncu+mor sebze suyu içmek ve saat 12 gibi ilk öğünümü yemek (ki bu bazen yine kahvaltı formunda oluyor) hiç yadırgamadığım bir durum... Üstelik de kahvaltıdan daha fazla enerji veriyor bana... 
Aslında bu "klasik kahvaltısız" deneyimim 2009'a kadar gidiyor...

  • İlk önce Maranki'nin arınma programını evde yaparken başladım; kahvaltı yerine sebze suyu sıkıp içiyordum. Kolay oldu mu? Asla! Neyse ki 1 haftalık bir programdı... 1 hafta sonunda alıştım, çaylı-peynirli-zeytinli kahvaltı olmadan da oluyormuş dedim. 
  • Sonra 90 gün diyeti yaptım ve bu diyette, 90 gün boyunca sabah kahvaltısı yoktu; sadece meyve veya meyve suyu vardı. Kış mevsimiydi, her sabah portakal-mandalina suyuyla kahvaltı çok pratik geldi, sevdim ama 1,5 ay yapabildim. 
  • 3. kahvaltısızlık dönemim,  Normo-Protein diyeti yaptığımdaydı; 1 bardak süt ile herbalife toz karışım vardı kahvaltı yerine. Buna da alıştım ve sevdim, çok pratikti. Tabi sosyal ortamlar için, ailecek yapılan pazar kahvaltıları için ise sorundu, o ayrı... 
  • 4. olarak da Elif Ezgi Uzmansel'in detoks listesini (yanda liste var) uygularken, yine bildiğimiz kahvaltı yoktu, kefir+nektarin (veya mevsimine göre armut)+tarçınlı smoothie kahvaltı yerine içiliyordu. 1 hafta süren ve keyif ve fayda gördüğüm bir programdı :)

5- "Erken akşam yemeği" ve "akşam yemeği iptali" öneriliyor alkali yaşam için, sağlık için... Yine çocuklar küçükken, hep beraber sofraya oturmak ve hep beraber yemek zorundaydık ve bu çok çok büyük mutluluktu bizim için... Şimdi bir oğlum yurt dışında, küçük oğlum lisede yatılı okuyor, ortanca oğlum ve eşime hazırladığım sofralarda yemeden yanlarında oturabiliyorum artık. Çok zorda kalırsam, bir kase salata alıyorum. Benim "girip girip çıktığım bu diyet hallerime" onlar da alıştı :)) Demem o ki; aile yapısı ve düzeni de belirleyici rol oynuyor, diyeti düzgün yapmada...

Deneye yanıla bugüne geldim. Üstelik neyin yanlış olduğunu bile bile yanıldım, yandım !  Şimdi gidip mutfaktaki Nutella kavanozuna gömülmem artık diyorum. Neyi neden yiyeceğimin, neden yememem gerektiğinin "bir düzey daha yüksek" bilinçle farkındayım çünkü... Mesela yıllar yıllarca sabahları aç karnına "limonlu su için" dendi. Sonra birileri çıktı, "gerek yok; o limonun yağları yakmasına faydası yok ki" dedi... Kırk yılda bir yaptım, çoğunlukla da yapmadım. Elma sirkesi için de geçerli aynı şey; "zayıflatıyor iç/faydası yok, boşver"!!! Olaya "yağları yakmak/yakmamak" olarak yaklaşıldı ama ben Ayşegül Hoca söyleyene kadar asit-alkali olarak bakmamıştım, bilmiyordum. Belki benim eksikliğim, araştırmalıydım. Şimdi suya limon atmadan veya doğal elma sirkesi eklemeden asla içmiyorum.

Sözü uzattım, biliyorum ve bitiriyorum.

Şu kadar yıllık kilo verme mücadelemde bildiğim tek şey; sağlıklı besleniyorsanız, zaten kilo verirsiniz. Sağlıklı beslenme kurallarının ise güncellenmiş halini yakın takibe almalıyız. Eskiden "beyaz ekmek yemeyin, kepekli iyidir" derlerdi. Sonra "kepek kansızlık yapıyor, tam tahıllı veya çavdar" dediler. Şimdilerde ise "gluten free" beslenmeden söz ediliyor ve içinde buğday olan her şeyden kaçınmamız gerektiği söyleniyor. Yani araştıracağız.

Adı ister diyet olsun, ister sağlıklı beslenme; herkesin kendi yolu, hayat tarzı farklıdır ve bu yüzden de bir kimsenin yaptığı bir başkasına uymayabilir. Yani kendi tarzımızı oluşturacağız.

Özetle;
  • Bol bol okumak ve tüm okuduklarımızı mantık süzgecimizden geçirip kendi yaşam tarzımıza uygulamak, 
  • Yaptığımız diyetlerin sürdürülebilir olmasına dikkat etmek, daha önemlisi "diyet bitti, nerde kalmıştık" deyip sınırsız-kuralsız yeme içme günlerine dönmekten kaçınmak,
  • Kaçamak yaptığımız veya diyete-sağlıklı beslenmeye mecburi ara verdiğimiz günlerin hemen arkasından, "battı balık demeden", TELAFİ gün/günleriyle, "sağlıklı beslenme günlerine" dönüş yapmak...
"hem diyet, hem sağlık"  için, kulağa-yüreğe küpe yapılmalı...

Sevgilerimle @ikizlerimbenim :)))

4 Mayıs 2015 Pazartesi

Ketojenik Diyet / 1.gün hesaplamalar...



Ketojenik Diyet biraz masraflı :)))

Hesap-kitap işleri fazlaca...

Yine de keyif alıyorum ben :) [ Her an sıkılabileceğim notunu da şuraya düşüyorum ama :/ ]

Mesela 1. tabloda;

>Kalori hesabı yapmasak da; kilo vermek için alınan-harcanan dengesini iyi kurmak lazım. Bugün 11.500 kadar adım attığım için, Bonus kalori kazandım ve eksiye düşmedim :)

2. Tabloda ise; 

>Bugün aldığım carb-pro-fat miktarlarını, tabloda görülen formüle girdiğimde; bugünkü keto oranımı bulmuş oluyorum. Çıkan rakam 1,5 ve üzeri ise; ketonların oluşmasını, ketosise girmeyi bekliyoruz.

Bugünkü oran 2 !

Bunların hepsini ben @pinoeatshealthy 'den  (>instagram için tık tık)  ve (>web için tık tık>) öğrendim bu arada...


#degisimgunlugum-36

Alkali beslenmeden vazgeçmeyeyim...

Ama kilo verme işini de biraz hızlandırayım.

Haziran 7'de oğlumun yanına gidiyorum Almanya'ya... O zamana kadar hem form tutayım -ki orada yapmaktan zevk aldığım o uzun yürüyüşlerde zorlanmayayım-, hem de biraz fit görüneyim. Bunun için de, bu 1 ay boyunca hayatımda spora yer vereyim. 

İşte gelecek 4 haftanın planı budur.

Bu dediklerimi yapmak için de, "Alkali Beslenme" merkezde olmak üzere "Ketojenik Diyet" dedim ve başladım.




Bugün;

Sabah yine yeşil sebze suyu içtim; hem de az sıkmayı beceremediğim için 400 ml!!! Tabi bu kadar karbonhidrat keton oluşumu için iyi değil ama ilk günün günahı olmaz :( Sadece ketosis 1 gün gecikir en fazla... İçerken içine 1 çay kaşığı zeytinyağı, 1 çay kaşığı çörekotu yağı koydum.

Bir de not düşeyim buraya: 2 post önce paylaşmıştım Aydan Hanım'ın seminer notlarını... Oradan öğrendim ki; kırmızı-turuncu-mor sebze suları sabah, yeşil sebze suları akşam içilmeliymiş! Ben tam tersini yapmıştım ilk 15 gün sabah ve akşam sebze suyu içerken...

Saat 12 gibi ilk öğünümü yedim; 2-3 tatlı kaşığı zeytinyağı, az domates suyu-sivri biber-maydanoz, kimyon, zahter, zerdeçal eklenmiş LOR peyniri ve badem ile kahvaltı... Tabi yeşil çay da yanında...

Arada coconut-oil ile filtre kahve...

Saat 18 olmadan; 2 kayısı yumurta ve 1 avokado; limonlu,himalaya tuzlu, karabiberli...

Gece yeşil çay.

Ve daha güzeli, gün bitmeden 11.388 adım :))


5 hafta raporu...




5 haftada toplam kayıp > -6,4 kg.

  • İlk 2 haftada -4 kg. 


  • Sonraki 3 haftada -2,6 kg. 

Verilecek kilo ne kadar çoksa, ilk haftalarda tartıda görülen eksi o kadar çok olur, biliyoruz. 102'den başladığımı düşünürsek; 5 haftada bu sonuç hem sevindiriyor, hem de normal geliyor :/

Bundan sonrası için, beslenme planımda ve hayatımdaki hareketlilikle ilgili biraz değişiklikle devam kararı aldım.

Alkali Beslenmeden vazgeçmeden, Ketojenik Diyet Kuralları ile yürüyorum. Daha evvel bir süre yaptığım bu diyetle ilgili deneyimlerim sol tarafta var. Şurada (>>tık tık) da bu diyet hakkında başlangıç amaçlı derlediğim bilgileri okuyabilirsiniz.

Sporu işin içine katmadan kilo vermek mümkün ama "zayıflamak" ve istenen görüntüye ulaşmak çok zor hatta imkânsız! Bu sebeple, hiç mırın kırın etmeden; spor ve hareketi hayatıma davet ediyorum. Biliyorum ve umuyorum ki; yaptıkça yaptıkça, vazgeçilmezim olacak!

Bakalım gün sonunda nasıl bir tablo çıkacak ortaya...

Güzel bir hafta olsun :)



3 Mayıs 2015 Pazar

Alkali Yaşam Semineri



Meraklıları biliyor; 30 Nisan'da Ayşegül Çoruhlu'nun Alkali Yaşam Semineri vardı İstanbul, Avrupa Yakası'nda. Çok istedim gitmeyi, hatta ortanca oğlumu da ikna ettim bana eşlik etmesi konusunda. Ama hesapta olmayan bir şey çıktı, küçük oğlum bir gün önce çok yüksek ateşle geldi okuldan. Serumlar, iğneler derken, tabi ki hiçbir yere gidemedim. Instagram'da paylaşımları takip ettim ama neler kaçırdık acaba diye düşünmeden de edemedim.

Siz de benim gibi, gitmek isteyip de gidemediniz ve "neler anlattı acaba" diye meraktaysanız eğer; işte adres >>tık tık >>


#degisimgunlugum-35




Bugün normalde; "dönüşümlü beslenme modelim" içinde, protein günü sırası...

Ama başladı bende kıpırtılar yine!!!

3 haftadır içinde olduğum bu sistemi -ki aslında çok da mutluyum- bırakıp, "Ketojenik Diyete Dönüş" planları yapıyorum 2 gündür...

Neden?

1 ay sonra Almanya'ya gidiyorum, oğlumun yanına. Onun için bu 1 ay içinde sporu hayatıma katmak ve kilo verme&toparlanma sürecini hızlandırmak istiyorum. Ketosis içinde olursam, istediğim hızı yakalarım diye düşünüyorum ! Bir de içimde o hiç bitmeyen "değişiklik" dürtüsü ! ! !

Benim gibi bir kararsız için zor ve iki arada bir derede kaldığım günün özeti:

>Sabah 8'de, limon, zencefil, doğal ağrı kesici olduğu için (dişim kötü!) kocaman bir tatlı kaşığı zerdeçal ve 1 tk zeytinyağlı green juice ...

>11'de pazar kahvaltısı; lor, yumurta, avokado, zeytin, vs... .

>Arada bir "bulletproofcoffee" (filtre kahve+coconut-oil) ve bitter çikolata... .

>Erken akşam yemeği; kefir ve tavuk... .

Sonuç:

>Kahve midemi mahvetti! Coconut-Oil dokunuyor mideme, biliyorum; sevdiğim ve bir de Ketojenik Diyete bugünden giriş yapayım diye içtim ama pişman oldum :(

>Saat 17'de yediğim tavuk, zaten pek iyi olmayan midemi iyice kötü yaptı! Et yemek de, görmek de istemiyorum! Vejeteryan olmaya karar verdim !
.
Nasıl devam edeceğimin kararı yarına kaldı!


2 Mayıs 2015 Cumartesi

#degisimgunlugum-34


Bugün Juicing ve Smoothie günü.

Sabah sadece yeşillerden sebze suyu; içine ilave olarak limon, zencefil, zerdeçal ve içerken 1 tk zeytinyağı tabi ki var, hep var...

Sonra tüm gün bu smoothie.




Hepsini blendrda karıştırdım ve tüm gün yetecek kadar smoothie'm oldu ve hatta akşam için de bir bonus tatlı çıkardım aradan :)




#chiapuding !

Bugün sadece #smoothie içiyorum ya... Ama dedim ki sadece içmeyeyim, akşam da yiyeyim. 

Bunun için; 1 kavanoz ayrıldı, içine chia tohumu eklenip, buzdolabına kaldırıldı.

Akşam öğünü olacak...




Chia tohumunun, içine eklendiği sıvıyı jel kıvamına getirmesi için 1 gece buzdolabında kalması gerekmekte. Benimkinde o kadar süre geçmeyeceği için yeterince koyulaşmayacak ama yine lezzetli, daha ötesi sağlıklı bir tatlı olacağına eminim.




1 Mayıs 2015 Cuma

#degisimgunlugum-33



Papaz her gün pilav yer mi (!), bilemem!

Ama ben son 3 #karbonhidrat gününde hep aynı şeyleri yiyiyorum. Hoş bugün ıspanak yerine mantar-domates-biber-sarımsak falan kullanacaktım iç harcına ama mâlum hareket özürlüyüm, markete gidemedim.

Aslında son zamanlarda "uygun bir şeyler yiyeyim, bitsin gitsin" modundayım. Hayatımdaki belirsizlikler bütün enerjimi sömürürken, bir de beslenme için kendime zaman ayırmak, hiç içimden gelmiyor! Dışarı çıkmak, yürümek yürümek yürümek istiyorum; sonra örtüyü başıma çekip yatıyorum. Yani mantık, kalp başka çalıyor; beyin, vücut başka oynuyor...

Bakalım ne zaman bir olacaklar... .

Ceren Yavuz'dan...

Bugün, Instagram hesabından ve sonrasında web sitesinden takip ettiğim Ceren Yavuz'un yazı dizisini sizinle paylaşacağım.

Yazıların tamamı ve çok daha fazlası için web sitesi >>>buraya tık tık>>>

Instagram'da takip etmek için >>> @cerenyavuz >>>

#iyibesleniyihisset etiketine sahip paylaşımları için >>> buraya tık tık >>



Hadi başlayalım...


Bu işler nasıl yürüyor?

sebzeli 1
Yazı dizime her şeyden önce beslenmenin bir bilim olduğunu hatırlatarak başlamakta yarar var. Bilim adamları laboratuvarlarda bir şeyler buluyor, çokça tekrarlanan deneyler sonucu bu bilgiler doğru kabul ediliyor. Bir süre geçtikten sonra bu bilgiler akademik ders kitaplarına giriyor. Sonrasında beslenme uzmanları, diyetisyenler ve doktorlar bu bilgileri öğreniyor, uyguluyor.
Ancak, bir bilginin laboratuvardan çıkıp günlük hayatta kullanılmaya başlaması oldukça uzun sürüyor. Araştırmalara göre bu süre ortalama 17 yıl (1). İnsan ömrünün neredeyse dörtte biri.
Örneğin elma yemenin kolesterolünüzü düşürdüğünü bilim adamlarının bulması ve beslenme uzmanının/doktorun size kolesterolünüzü düşürmek için günde bir elma yemenizi önermesi arasındaki zaman tam 17 yıl. Bu noktada, aradaki 17 yıllık süreyi kazanmak için bilimsel araştırmaları ne kadar yakından takip etmek gerektiği ortaya çıkıyor. Özellikle beslenme biliminin hız kesmeyen bir şekilde geliştiği, her yıl yepyeni şeylerin keşfedildiği bir dönemde.
Bilimi bu kadar yakından takip edebilmenin yolu ders kitaplarının ötesinde saygın bilimsel dergileri ve makaleleri takip etmekten geçiyor. Çünkü daha önce de belirttiğim gibi bilimin kitaba dönüşmesi bir hayli zaman alıyor. Bu bilimsel kaynaklara ulaşmanın yolunun iyi derecede yabancı dil, özellikle de ingilizce, bilmekten geçtiğini de eklemekte yarar var.

Enerji: Hayatta kalmak; Kilo almak, kilo vermek

sebzeli2 İşin en temelinden başlarsak; bildiğiniz üzere hayatta kalmak için enerjiye ihtiyacımız var, yiyecek ve içecekler ise bizim birincil enerji kaynağımız. Sadece vücudumuzun işleyebilmesi için bile günlük olarak ciddi bir miktarda enerji tüketiyoruz.
Yiyecek ve içeceklerdeki enerjinin birimi kalori (kcal)dir ve laboratuvarlarda bomb calorimeter isimli bir sistemle, yiyeceğin yakılması sonucu ortaya çıkan ısı enerjisi olarak ölçülür.
Bir kişinin hiçbir aktivite yapmadan hayatta kalması için gereken enerjiye bazal metabolizma (BMR)denir. Bazal metabolizma hızı çeşitli formüllerle hesaplanır. Günümüzde kullanılan bir çok formül vardır ve bunlardan en yaygınları Henry, Schofield, Harris-Benedict’tir. Bu formüllerde yaş, boy, kilo, yağ oranı gibi ölçümler kullanılır ve bazal metabolizma hızınız hesaplanır. Formülden formüle sonuçlar %10 civarı farklılık gösterir fakat bu farklılıklar gözardı edilebilecek düzeydedir.
Bazal metabolizma hesaplaması sonucu elde ettiğiniz sayı direkt olarak günlük enerji ihtiyacınıza eşit değildir. Başta sindirim sistemi olmak üzere vücudunuzun bazı eylemleri yapması için ve bunun dışında da sıradan günlük hayat aktivitelerini gerçekleştirmek için bir miktar daha enerjiye ihtiyacımız vardır.

Besinler

sebzeli 3
(Bu yazıyı, basitleştirilmiş bilimsel bir dilde, konumuzun ana hatlarına giriş niteliğinde yazdım. Okurken biraz fazla biyokimya gibi gelebilir fakat ileride daha geniş ele alacağımız konulara bir kaynak niteliğinde olacağı için bu yazının işinize yarayacağını düşünüyorum.)
Tüm yediğimiz besinler temelde birkaç grup yapı taşından oluşur. Bu yapı taşları iki ana gruba ayrılır; makrobesinlerve mikrobesinler.
Makrobesinleri mikrobesinlerden ayıran özellik enerji değerlerine sahip olmalarıdır. Yani, bize günlük aktivitelerimizi gerçekleştirebilmemiz için gerekli olan enerjiyi verirler.
Mikrobesinler ise vücudumuzun sağlıklı bir şekilde işlemesi için gerekli olan yardımcı maddelerdir.
Bu iki grup vücutta; büyüme, dokuların tamiri ve vücudun sağlıklı bir şekilde işlemesinde etkin olarak kullanılmaktadır.
Makrobesinler karbon, hidrojen, oksijen, azot, fosfor ve sülfür elementlerinden oluşur ve 4 gruba ayrılır: Karbonhidrat, protein, yağ ve alkol.

Antioksidanlar ve Serbest Radikaller
sebzeli 4Gün geçmiyor yeni bir besinin kanserden koruyucu özelliği ve sağlığa yararları gazetelere manşet oluyor. Besinler nasıl oluyor da bizi kanserden koruyabiliyor diye hiç düşündünüz mü?
Bu yazımı son zamanlarda adı çokça duyulan radikallere ve antioksidanlara ayırmaya karar verdim. Özellikle de antioksidanlar, besinlerde, kremlerde, vitaminlerde her yerde. Peki nedir bunlar? Birlikte bir göz atalım…
“Serbest radikaller” fazla ya da eksik elektronu olan moleküller olup yüksek enerjiye sahiptirler (1). Sağa sola saldırıp enerjisini atmaya çalışan yaramaz çocuklara benzerler.
“Serbest radikaller” hücre içinde, mitokondiride şekerlerin ve yağ asitlerinin sindirilmesi sonucu yan ürün olarak ortaya çıkar. Bu normal bir işlemdir. Ne kadar sağlıklı olursanız olun vücuttaki serbest radikal oluşumunu engelleyemezsiniz. Nefes aldığınız her saniye vücutta belli bir oranda radikal oluşmaktadır. Bu oranı sigaradan, hava kirliliğinden, stresten, radyasyondan uzak durarak, alkolü abartmayarak minimum düzeyde tutabilirsiniz.
Hareket ve Enerji
sebzeli 5Her yerde “yağ yakmak” terimi kullanılıyor. “Yağ yakan egzersiz planı”, “yağ yakan salata”, “yağ yakan karışım” diye liste uzayıp gidiyor… Bugün yağ yakmanın fizyolojik kısmını ele alacağım ve sizlere doğru bilinen yanlışları açıklamaya çalışacağım. Öncelikle vücudumuzun yakıtları olan yiyecek gruplarını biraz tanımakta yarar var…
“Makrobesinler” olarak adlandırılan “karbonhidrat”“yağ” ve“proteinler” vücudumuzun yakıtlarıdır. Her tür yiyecek bize bu makrobesinleri verir ve biz bu makrobesinleri enerjiye çevirerek hayatta kalmak için, yaptığımız günlük aktiviteler ve çeşitli egzersizler için kullanırız.
Hangi makrobesinin enerjiye çevirileceği konusu (karbonhidratlar mı, yağlar mı) çok önemlidir, aslında işin kilit noktası budur. Hangi makrobesinin ilk olarak enerjiye çevrileceği ise yapılan aktivitenin yoğunluğuna, süresine ve kişinin fiziksel aktivite geçmişine bağlıdır.
Karbonhidrat:
Karbonhidratlar, vücuda hızlı ve kolay enerji sağlarlar.

Niye Kilo Alıyoruz?

sebzeli 6Bugünkü konumuzun daha iyi anlaşılması için önceki yazılarımı kısaca özetlemenin iyi olacağını düşünüyorum: Nasıl arabalar hareket etmek için bir enerji kaynağı olarak benzine ihtiyaç duyuyorsa, vücudumuzun da hayati fonksiyonlarını devam ettirmek ve gün boyunca hareketimizi sağlamak için enerjiye ihyitacı var ve biz bu enerjiyi yediğimiz besinlerden alıyoruz. Besinlerin sahip olduğu enerji değeri genelde “kalori” cinsinden ifade ediliyor. Gıda yoluyla ihtiyacımız olandan fazla enerji alırsak vücudumuz bunu depoluyor ve kilo alıyoruz, ihtiyacımız olandan azını alırsak da kilo veriyoruz. Terazinin bir kefesine yediğimiz besinleri, diğer kefesine günlük tükettiğimiz enerjiyi koyduğumuzda, ağır basan tarafa göre kilo alıyor, veriyor ya da kilomuzu koruyoruz.
Tüm besinler 4 makrobesinden (yapıtaşından) oluşmakta; karbonhidrat, protein, yağ ve alkol. Her birinin kendine özgü bir enerji değeri var.
1 gram karbonhidrat 4 kcal
1 gram protein 4 kcal
1 gram yağ 9 kcal
ve 1 gram alkol 7 kcal içermekte.
Bir elmadan tutun, bir dilim keke ya da bir tabak tencere yemeğine kadar aklınıza gelebilecek tüm yiyecekler bu yapıtaşlarından oluşuyor.
Nasıl Bu Hale Geldik?
sebzeli yedi-2Beslenmenin şu an geldiği noktayı anlamak, beslenme adına geçmişte neler olduğunu ve günümüze nasıl gelindiğini görebilmek için “beslenme tarihi”ne göz atmakta yarar var, diye düşünüyorum.
Amerika, bilim alanında, birçok   ülkeye, dolayısıyla da ülkemize örnek olmuştur. “Beslenme” konusunda da bu değişmemiş, tüm dünyaya örnek olmaktadır. Aslında her şey 1950’lerde başlıyor… O zamanlar ABD’de en çok ölüme yol açan hastalık kalp kriziydi. 1950’lerde Devlet Başkanı Eisenhover’ın da kalp krizi geçirmesiyle tüm bilim adamları çalışmalarını bu alana yoğunlaştırdı.
Binlerce bilim adamı arasından bir tanesi sivrildi. Ancel Keys isimli bir biyolog, kalp hastalıklarının nedenini beslenme yoluyla alınan fazla yağ olarak gösterdi.
Ancel Keys kandaki fazla kolesterolün, kalp hastalıklarının ana nedeni olduğunu iddia etti. Beslenme yoluyla alınan yağların kandaki kolesterol ile bağlantılı olduğu için Keys, beslenme yoluyla alınan yağ ile kalp hastalığı bağlantısını araştırmaya karar verdi.
Yani birbirinden bağımsız iki doğru vardı ve bu iki doğru birbiriyle bağlanmaya çalışıldı.


Faydalı olması dileğiyle...