17 Mart 2013 Pazar

2. Dönem: 75. Gün

Sabah 08.00

Büyük oğlum kursa gidecek, kahvaltıya oturuyor. Onunla oturup bir küçük parça simitle, dün pazardan aldığım peynir çeşitlerinden oluşan kahvaltımı yapıyorum ben de...

Saat 09.00

Küçük oğlum kursa gidecek, kahvaltıya oturuyor. Onunla oturup bir küçük ekmekle zeytin ezmeli kahvaltı yapıyorum...

Saat 10.15

Ortanca oğlum kalkıyor, onunla da oturup sucuklu ve 1 dilim ekmekli kahvaltı yapıyorum...

Saat 11.30

Eşim geliyor, gece kayınpederimin yanındaydı refakatçi olarak... Onunla sadece çay içiyorum, yanında dünden kalma un helvasından ısıtıp yiyiyorum, tarçınlı...

Sabah yine mide ilacımı aldım aç karnına çünkü bugün son serbest günüm ve günün ilerleyen saatleri nelere gebe bilinmez...

Kahvaltıdan sonra dünden aldığım "çikolata soslu tavuk göğsü" siparişimi yaptım.

Sonra, fırından aldırdığım ekmek hamurlarını; biraz sıvı yağ, sirke ve un ilavesiyle tekrar yoğurup, sarıp sarmaladım ve kaloriferin yanına koydum, mayalansın diye...

Ve başladım ıspanakları ayıklamaya... Tepesini çok minik kestikten sonra; büyük yapraklarını bir kaba, ortadaki körpecik kısmını bir başka kaba olacak şekilde ayıklama işlemini bitirdim. Bir ara içime fenalık gelse ve kendime neden az almayı bilmezsin sen diye söylenip dursam da, 2 kilo ıspanak ayıklama işlemi, sırt ağrımın iyice arttığı sırada nihayet bitti!

Körpe ıspanakları kağıda sarıp, poşetledim ve ertesi günü pişmek üzere buzdolabına kaldırdım. Yaprakları bütün halde iyice yıkadım -neyse ki sıcak su var- sonra süzdürdüm ve ince doğradım. İnce doğranmış bolll kuru soğan, tuz ve fındık yağı ile karıştırdım. Ben peynirli ıspanak böreğini veya pidesini hiç sevmediğim için, peynir eklemedim.

Annem de gelince başladık pidelerimizi yapmaya... Çok ince hamurlu ve bol içli yaptık pidelerimizi, sevdiğim gibi... Son kalan hamurla da kapama yaptık, börek gibi; tepsinin altında bir kat hamur, ortada iç, üstünü tekrar hamurla kapattık. Üstüne yumurta sarılı sıvı yağ sürüp, kare kare kestik...

Evi mis kokular sarmaya başlayınca da, soframızı kurduk. Hem yeşil çay (bize), hem siyah çay (annemle kardeşime), hem ayran, hem de elma+armut kompostomuz ve meyve suları... Ablamın dün verdiği salatalık ve pancar turşuları... Bulgaristan'ın Lutenitsa sosu... Pidelerimiz, kapamamız... Annemin üzümlü keki... En lezzetlisi de şu bir sofra etrafında buluşmak....

Farkında değilim, bu Ispanaklı Pide Partisi'ni ben her sömestr tatilinde yaparmışım! Hatta okullar açılmadan hemen önce... Bu sene yapmamışım! Küçük oğlum uyardı! Okulların 2. döneme başlayacağı Pazar akşamı dışarıda yiyelim dedik;  başarılı ve güzel bir sezon olsun diye dileyerek... Hazırlanıyoruz, oğlum geldi; ama anne sen bu sene pide yapmadın dedi! Her tatilde, okullar açılmadan toplanırdık; anneannemler, Atahan abimler, haminnem... Pide yapardınız... Şimdi yarın okullar açılıyor ama ben hiçbir şey anlamadım :(

Evet ben eskiden mutfakta çok daha fazla vakit geçirirdim. Pazar günleri bakardım eş dost mutfaklarının tatil olduğu bir gün ama benim -özellikle çocuklar küçükken- mutfağım nonstop çalışırdı... Bazen kızardım, çok yorgun hissederdim ve "ben de haftada bir gün mutfağımı kapatacağım" derdim ama sonra kendi sözümü kendim dinlemezdim. Şimdi küçüğümün sözlerini duyunca, iyi ki nonstop çalışmışım dedim... İnsanın küçüklüğünden aklında kalan mis gibi mutfak kokusu ve bir masa etrafında geçen damaktan ziyade beyine kazınmış lezzet hatıralarından daha değerli ne var...

İşte bu pazar günü; "sömestr tatilinde yapılması gereken"  bu gecikmiş pide partisine göndermeydi biraz da... Her ne kadar küçüğüm kinayeli bir şekilde; "yerini tutmayacak ama neyse..." dese de...



Hiç yorum yok: