27 Ocak 2013 Pazar

2. Dönem: 26. Gün

Gece yatarken, "yarın sabah 10'dan önce kimse kalkmasın, ona göre..." diye tembihledim herkesi... Ortanca oğlum dinlememiş; kalkmış, 1 küçük sandviçle 1 bardak sütünü içip, basketbol antrenmanına gitmiş...

11 sularında kalvaltıya otururken, bize yetişti neyse ki... Kaç gündür beklediğim ailecek kahvaltı soframızdayız nihayet ama benim hiç rahatım yok! Belli etmemeye çalışsam da, ara ara gelen ağrılar yüzümden okunuyor.

Kahvaltıdan sonra yine sarıp sarmalanıp, sıcak su torbaları ile uzanıyorum oturma odasında... Biraz daha kendimi dinleyeceğim, sonra hastaneye gidip, tahlil, vs. yaptırmak niyetim... Bakalım neymiş bu ağrı; kum mu döküyorum, taş olamaz o zıp zıp zıplatıyor, biliyorum... Ah gördün mü, iç kahveyi, iç kahveyi, sonunda böbrekleri mahvettin! Yoksa içtiğim şu herbalife mı sebep? Okumamış mıydım bir yerlerde, böbrek yetmezliği falan yapıyor diye... Eşim diyor ki; çok su içiyorsun, böbreklerini yordun! Doğru, 2 lt. minimum, bazen 3 oluyor, hatta 4-4,5 ama eşime söylemiyorum tabi bu kadarını... Offf!

Beyindeki bu düşüncelerle iyice hasta hissederken, eşim demez mi "aa, senin yüzün de şişmiş!". Hemen aynaya koş; evet beklenen şişme gerçekleşmiştir, şükürler olsun ki bir gün rötarla geldi! Evde antibiyotik yok, nöbetçi eczene bulmalı. Eşim tam çıkacekken, ablam bir konu için arıyor, çarşıdaymış; O'na sipariş veriyoruz...

Akşamki programı n'apmalı? Sinemaya gidilecek mecburen, biletler alındı ama öncesindeki yemek iptal olsun bari... Hemen evin yanından pide veya pizza söyleriz, bu da çocukların bayılacağı bir seçenek...

Önce kardeşimi arıyorum; sinema öncesi yemek iptal! diyorum.  "Abla gel, tüm programı iptal edelim, sen de hastasın madem..." E, biletler? "Açığa alabilirsin." Süper! Hemen biletleri açığa alıyorum. Zaten büyük oğlum da mızmızlanıyordu; akşam GS'nin maçı varmış da, niye biletleri daha erkene almamışız da...

Sonuçta herkes mutlu! Benim sağ boşluktaki ağrı da uçup gidiyor mu ne? Yok canım, daha neler...

* * *

Programın tamamen iptalinden sonra; ev halkını ağırlamak için atağa geçiyorum. Onlar güzel bir film seçiyor, ben de kahve hazırlamak için mutfağa giriyorum. Bunun öncesinde ise; öğünlerimin saatleri şaştığı için ve canım yemek yemek istemediği için, öğle yemeği niyetine yine yağsız süt ve herbalife içiyorum. Dün geceki "herbalife zararlı" vesveselerim uçmuş gitmiş...

Ve olanlar, bu kahve faslında oluyor!

Kahvenin yanına ev halkı için tabak hazırlarken, kendimi küçük bir avuç tuzsuz yer fıstığı, 1-1,5 adet kadar pastane çubuk krakeri-yani yağlı-, 1 adet minik ekler pasta yemiş buldum! Evet farketmedim bile ne ara yediğimi!

Neden yedim, kendime izah edemiyorum. Çünkü izahı yok. O arada gözüm döndü ve "hastayım zaten!" ajitasyonuna giren ruh halime iyi gelsin diye yaptım galiba...

Sonra akşam yemeği faslında ikinci darbe!

Pide, lahmacun, vs... söyleyelim dedi eşim telefonla... Herkesin ne yiyeceği soruluyor, sıra bana geldi; "hiçbir şey, benim yemeğim var" dedim. Kıyamet koptu! "Tamam, hiçbirimiz bir şey yemiyor o zaman, oğlum iptal et bütün siparişleri, halini görmüyorsun galiba, vs..vs..." Sonuçta oturdum, herkesle 1 adet lahmacun yedim!

Çayın yanına 2-3 adet daha yer fıstığı attım ağzıma...

Ve bir uzun pazar günü, böyle bitti...

Ha, yan tarafımdaki ağrım ise; bilmem artık psikolojik mi, yoksa kullanmaya başladığım antibiyotikten mi, yatarken yoktu!

Hiç yorum yok: