5 Mayıs 2015 Salı

Bir Soru & Uzuun Bir Cevap ...

Soru şöyleydi:

Alkali beslenmek; yani gün gün yaptığınız ve smoothie veya protein günleri kolay mı ? Şöyle sormam daha doğru olur sanırım; diğer tip diyetlere göre sizi zorluyor mu? 

Cevap da böyle oldu, aldım sazı elime misali:

          

İlk önce şunun düzeltmesini yapayım. "Alkali Beslenmek" ile benim yaptığım "Gün Gün Beslenme Modeli" aynı şey değil; ayrı ayrı modeller ama ben aynı potaya koyup eritmeye çalıştım diyeyim.

Alkali beslenmeyi öğrenmeye çalışıyorum hâlâ... Ayşegül Hoca'nın 2 kitabı elimde rehberim.

"Alkali Beslenme"yi odağa koyup, son 3 haftada biraz değişiklik olsun diye, "Dönüşümlü Beslenme Modeli" diye bir şey uydurdum, daha doğrusu uyarladım kendime... Bu benim daha evvel yaptığım "90 Gün Diyeti" (yanda detaylı var, 45 gün yapmıştım) ile çok çok benzeyen, ondan uyarladığım bir sistem...

Buna göre;

  • Sabah 8-9 gibi taze sıkılmış sebze suları ile kahvaltı (detaylar var eski yazılarda)
  • Saat 12-13 gibi ilk öğün, akşam 17-18 ve bazen 19 gibi son öğün...
  • Çok bol alkali su (limonlu veya elma sirkeli içiyorum ben)
  • Aralarda yeşil çay
  • Öğünler için (öğle ve akşam) ise;
  1. Gün: Protein günü (et,süt,yoğurt,balık,yumurta, peynir var, süt -yoğurt-peynir alkali beslenme kuralları gereğince inek değil; keçi, manda, koyun, kefir, lor,vs) Bu günde öğünler sebze ile takviye edilmek zorunda...
  2. Gün: Bitkisel proteinler ve nişasta içeren gıdalar var (bulgur, kinoa, mercimek, fasulye, nohut, patates, vs...) ve bu günde de sebzelerle takviye yapıyoruz yediklerimizi...
  3. Gün: Karbonhidrat gününde öğlen kepekli makarna (domatesli veya mantarlı mesela) veya tam tahıllı Lavaş/Tortilla ile pizza veya sebzeli tostlar olabilir... Akşam üzeri sağlıklı bir kek, fıstık ezmeli bir tam tahıllı ekmek, bitter çikolata, vs... serbest... Nefsi kandırma günü diyorum ben bu güne :)
  4. Gün: Bugünün orjinali "Meyve Günü". Fakat "fazla meyve=fazla şeker" demek olduğundan; öğlenden başlayarak akşama kadar meyveli smoothie içtiğim bir gün olarak uyarladım bu günü.. Detaylar postlarda var... Özellikle badem sütü ile hazırladığım smoothie'ler tok tutuyordu. Akşam yeşil çayın yanında 2-3 hurma yediğim zamanlar da oldu...
Sonra başa dönüp, 1. Gün ile devam ediyoruz.
       
Geçtiğimiz 3 hafta ile ilgili uyguladığım beslenme planımdan bu şekilde kısaca bahsettikten sonra, gelelim; "zor mu, kolay mı?" kısmına... 

İşte burası biraz destan!!! Zamanınız varsa, buyurun:


Ben kendimi bildim bileli o kadar çok diyet yaptım, o kadar çok bu yola girdim ve çıktım ki... En son 2012'de "bu sefer bu iş bitti" diye başladığım yolculuğumda, en iyi performansımı gösterdim (!) ama sonra kafamdaki bazı şeyleri maalesef değiştirmediğim için olsa gerek, tam 2 sene sonra başladığım noktaya döndüm.

Şimdi ise, yaşımın da verdiği olgunluk, diyetle ilgili yaşadıklarımın verdiği bıkkınlık, bezmişlikle; bir kez daha çıktım kilo verme yolculuğuna... Bir karikatür var ya; kadın ölüm döşeğinde, hâlâ veremediği kilonun derdinde :)) İşte o hesap benimki de ...

Bu sebeple; bu sefer diyet değil sağlık olsun dedim. Sonra vazgeçtim; hem diyet, hem sağlık olsun noktasında karar kıldım (terazi kararsızlığı:)))

Soruya gelecek olursam; Alkali beslenme, sebze suları, smoothie'ler ile beslenme bana şimdi kolay. Çünkü;

1- Öncesinde öyle çok yedim ki! Şu anda bu işi kafamda bitirdiğim (2012'de de öyle olmuştu) için, kendimi-nefsimi frenleyebiliyorum. Sebze suları ile beslenmek, smoothie ile günü geçirmek bana hiç zor gelmiyor. Bunun için, araba sürer gibi; yola odaklanmak gerekiyor. Etrafa bakarak, manzaranın tadını çıkararak araba kullanılmayacağı gibi; diyette de etraftaki çeldiricilerden gözümüzü-aklımızı-nefsimizi sakınmamız gerekiyor! 

2- Eskiden bu dediğimi yapamadığımda, yani gözüm-midem o etraftaki baştan çıkarıcılara kaydığında; hooop arabadan inerdim. Diyet falan kalmazdı ortada. Tâ ki, bir sonraki "karar verme, bu son deme" zamanına kadar... Alkali Beslenme'de bundan kurtuldum diye düşünüyorum. Sağlık için, sağlıklı beslenmem gerektiğine kendimi inandırdığım için; kaçamak diye adlandırdığım öğün veya günün ardından, vücudumu-hücrelerimi bu zarardan kurtarma peşinde hareket etmem gerektiğini biliyorum. Kaçamak günü akşamı veya ertesi sabah  içeceğim yeşil sebze suyu veya smoothie, bana bu temizlik için yardımcı olacak. Sonrasında kaldığım yerden devam edeceğim. Yani hem vücudum arınacak, hem ruhum-vicdanım! Hatta vücut arınmasından çok, vicdanımı temizlediği için seviyorum bu sistemi diyebilirim. İşte önceki diyetlerimle, bu seferki arasındaki önemli farklardan biri bu!

3- Çalıştığım zamanlarda işine giden, çalışmadığım zamanlarda evinde olan biriyim. Yani sosyal hayatım, gün gezmelerim, arkadaş toplantılarım yok gibi, sevmem de zaten çok fazla... Ama çocuklar küçükken, çok iyi biliyorum ki; mecburi veya gönüllü bu gezmeler, diyetin en büyük sabotajcısı! Gitmek zorundasınız, ikramları kabul etmek zorundasınız, gittiğiniz için davet etmek ve siz de "altta kalmayacak şekilde" ağırlamak zorundasınız... Arada bir irademe sahip çıksam, "ölçülü ve seçici" olsam da; ne gittiğim yerde, ne evimde pişenlerde "kontrol" edemeyenlerdendim nefsimi! Bu sebeple; diyetin hiç olmazsa ilk birkaç haftası asosyal bir hayat iyiydir; alışana, tartıda ilk sonuçları görene kadar...

4- Kahvaltısız yapamayanlardandım! SABAH çayımı veya kahvemi içeceğim; diyetteysem ona göre, değilsem ona göre mis gibi kahvaltımı erkenden yapacağım. Şimdi bu bende bitti! Artık sabahları kahvaltı yerine yeşil veya kırmızı+turuncu+mor sebze suyu içmek ve saat 12 gibi ilk öğünümü yemek (ki bu bazen yine kahvaltı formunda oluyor) hiç yadırgamadığım bir durum... Üstelik de kahvaltıdan daha fazla enerji veriyor bana... 
Aslında bu "klasik kahvaltısız" deneyimim 2009'a kadar gidiyor...

  • İlk önce Maranki'nin arınma programını evde yaparken başladım; kahvaltı yerine sebze suyu sıkıp içiyordum. Kolay oldu mu? Asla! Neyse ki 1 haftalık bir programdı... 1 hafta sonunda alıştım, çaylı-peynirli-zeytinli kahvaltı olmadan da oluyormuş dedim. 
  • Sonra 90 gün diyeti yaptım ve bu diyette, 90 gün boyunca sabah kahvaltısı yoktu; sadece meyve veya meyve suyu vardı. Kış mevsimiydi, her sabah portakal-mandalina suyuyla kahvaltı çok pratik geldi, sevdim ama 1,5 ay yapabildim. 
  • 3. kahvaltısızlık dönemim,  Normo-Protein diyeti yaptığımdaydı; 1 bardak süt ile herbalife toz karışım vardı kahvaltı yerine. Buna da alıştım ve sevdim, çok pratikti. Tabi sosyal ortamlar için, ailecek yapılan pazar kahvaltıları için ise sorundu, o ayrı... 
  • 4. olarak da Elif Ezgi Uzmansel'in detoks listesini (yanda liste var) uygularken, yine bildiğimiz kahvaltı yoktu, kefir+nektarin (veya mevsimine göre armut)+tarçınlı smoothie kahvaltı yerine içiliyordu. 1 hafta süren ve keyif ve fayda gördüğüm bir programdı :)

5- "Erken akşam yemeği" ve "akşam yemeği iptali" öneriliyor alkali yaşam için, sağlık için... Yine çocuklar küçükken, hep beraber sofraya oturmak ve hep beraber yemek zorundaydık ve bu çok çok büyük mutluluktu bizim için... Şimdi bir oğlum yurt dışında, küçük oğlum lisede yatılı okuyor, ortanca oğlum ve eşime hazırladığım sofralarda yemeden yanlarında oturabiliyorum artık. Çok zorda kalırsam, bir kase salata alıyorum. Benim "girip girip çıktığım bu diyet hallerime" onlar da alıştı :)) Demem o ki; aile yapısı ve düzeni de belirleyici rol oynuyor, diyeti düzgün yapmada...

Deneye yanıla bugüne geldim. Üstelik neyin yanlış olduğunu bile bile yanıldım, yandım !  Şimdi gidip mutfaktaki Nutella kavanozuna gömülmem artık diyorum. Neyi neden yiyeceğimin, neden yememem gerektiğinin "bir düzey daha yüksek" bilinçle farkındayım çünkü... Mesela yıllar yıllarca sabahları aç karnına "limonlu su için" dendi. Sonra birileri çıktı, "gerek yok; o limonun yağları yakmasına faydası yok ki" dedi... Kırk yılda bir yaptım, çoğunlukla da yapmadım. Elma sirkesi için de geçerli aynı şey; "zayıflatıyor iç/faydası yok, boşver"!!! Olaya "yağları yakmak/yakmamak" olarak yaklaşıldı ama ben Ayşegül Hoca söyleyene kadar asit-alkali olarak bakmamıştım, bilmiyordum. Belki benim eksikliğim, araştırmalıydım. Şimdi suya limon atmadan veya doğal elma sirkesi eklemeden asla içmiyorum.

Sözü uzattım, biliyorum ve bitiriyorum.

Şu kadar yıllık kilo verme mücadelemde bildiğim tek şey; sağlıklı besleniyorsanız, zaten kilo verirsiniz. Sağlıklı beslenme kurallarının ise güncellenmiş halini yakın takibe almalıyız. Eskiden "beyaz ekmek yemeyin, kepekli iyidir" derlerdi. Sonra "kepek kansızlık yapıyor, tam tahıllı veya çavdar" dediler. Şimdilerde ise "gluten free" beslenmeden söz ediliyor ve içinde buğday olan her şeyden kaçınmamız gerektiği söyleniyor. Yani araştıracağız.

Adı ister diyet olsun, ister sağlıklı beslenme; herkesin kendi yolu, hayat tarzı farklıdır ve bu yüzden de bir kimsenin yaptığı bir başkasına uymayabilir. Yani kendi tarzımızı oluşturacağız.

Özetle;
  • Bol bol okumak ve tüm okuduklarımızı mantık süzgecimizden geçirip kendi yaşam tarzımıza uygulamak, 
  • Yaptığımız diyetlerin sürdürülebilir olmasına dikkat etmek, daha önemlisi "diyet bitti, nerde kalmıştık" deyip sınırsız-kuralsız yeme içme günlerine dönmekten kaçınmak,
  • Kaçamak yaptığımız veya diyete-sağlıklı beslenmeye mecburi ara verdiğimiz günlerin hemen arkasından, "battı balık demeden", TELAFİ gün/günleriyle, "sağlıklı beslenme günlerine" dönüş yapmak...
"hem diyet, hem sağlık"  için, kulağa-yüreğe küpe yapılmalı...

Sevgilerimle @ikizlerimbenim :)))

4 yorum:

pinoeatshealthy dedi ki...

ne kadar ayrintili, ne kadar analitik yaziyorsun, inanilmaz hosuma gidiyor. boyle matematik zekasi denen seye sahip ve ayrinti odakli olman takdire sayan gercekten, tesekkur ederim bu beslenme analizlerin icin :)

Terazi dedi ki...

Sevgili Pınar,

Teşekkür ederim öncelikle güzel sözlerin için.

Matematik zekâsının payı var mıdır bilemem ama ben biraz ayrıntılara meraklıyımdır. Bu yüzden, yazdığım ve aslında kendime arşiv bırakmayı amaçladığım yazılarda da; fazlaca irdeleyebiliyorum konuyu. Bu tabi senin gibi okumayı seven birine ilgi çekici ve faydalı gelirken, bir başkasına sıkıcı da gelebilir doğal olarak.

Bu detaylandırma merakını ben "burcumuza" da bağlıyorum. Bak senin yazılarında da bu özellik olduğuna göre, "terazi" etkisi bu :))

Sevgilerimle...

ikizlerimbenim dedi ki...

Nasıl teşekkür etsem... İnanılmaz! Çok incesiniz, tekrar tekrar okuyabileceğim bir yazı olmuş, ellerinize sağlık ! Sevgilerimle

Terazi dedi ki...

Sıkılmadan, sabırla okuduysanız; ne mutlu bana :)

Ben de sevgilerimi gönderiyorum :)