13 Ekim 2013 Pazar

Hedef 2014: 42. Gün

Tatsız tuzsuzum bugün.

Bu keyifli bir Pazar yazısı değil; yol yakınken dönün, okumayın bence...

BG'de işleri çabuk bitirince, gece geç vakit döndük eve. Giderken sınırda, dönerken de İstanbul trafiğinde çok zaman harcadık. Ama şükür sağ salim evimize vardık. Sınırın ve yolların o hali, hepimizin gözünü korkuttu ve şimdi bayram tatili planlarımızı gözden geçiriyoruz. Çocuklar evde kalmak istiyor, ben tam tersi... Eşim ise benden yana görünüp, çocukların yanında saf tutmuş bile :) Normalde bugün yola çıkacaktık ama ne yalan söyleyeyim; benim de gözüm yemiyor bugün ve yarın çıkmayı. Belki birinci gün; ailecek sabah kahvaltısı, ardından aile büyüklerini ziyaret ve vınnn! Neyse, kısmet diyelim...

Yolculukta diyet falan yoktu. Tam tersi, günah keçisi, zamanlamadaki isabet takdire şayan olan "adet dönemi" sebebiyle; iştahta ve sinirlilikte had safhada artış, fiziksel olarak şişkinlik ve rahatsızlık, oteldeki yastıklar yüzünden (!başka suçlayacak bulamadım!) boynumun tutulması, dönüşte arabada yaşadığımız mini de olsa bir sorun sebebiyle, bu 2 günü pek bir gergin ve duygusal mod yoğunluğu yüksek geçirdim denebilir.

Bir de üzerine dönüş yolunda aldığımız, büyük oğlumun D vizesinin çıkmış, pasaportunun gelmiş olduğu haberi ile coştum! Sevineyim mi, ağlayayım mı; bilemedim, ikisini de yaptım. Büyük kuşumuz, Ekim sonu yuvadan uçuyor. Bu; 5 yıldır okuduğu yatılı hayata benzemeyecek çünkü o zamanlar cuma eve gelip, pazartesi okula gidiyordu. Şimdi ise bu gidiş; yeni bir hayata, kendi kanatlarıyla uçacak olmasının sinyalleri. Tek duam Allah böyle ayrılık versin; sağlıklı olsunlar, huzurlu olsunlar, iyi haberlerini alalım, yeter! Herkesin evladını Allah iyi insanlarla karşılaştırsın, bizimkileri de beraber. Bakın, duygusal moddayım hâlâ :(( 26 Ekim için uçak biletlerini aldık. İlk defa "tek gidiş" çünkü ne zaman işimiz bitip döneceğiz belli değil. Ev bulunacak, düzen kurulacak. Neyse ki, gözüm arkada değil. Oradaki eş, dost; oğlumuza bizim kadar sahip çıkacak inşallah. Ee, öyleyse ne bu duygusallık diyorum kendime ama işte; gözlerimin buğulanması, boğazımın düğümlenmesini engelleyemiyorum :(

Tamam geçti; gelelim diyet meselesine...

Planlar değişti. Bayram sonrasına ötelediğim kafamdaki diyet modelini yarından itibaren uygulamaya karar verdim. 26 Ekim'e kadar da olabildiğince bu programla devam edeceğim. Yani bayramda vereceğim molayı, Almanya'da vermek, Almanya sonrası ise yine kaldığım yerden devam etmek gibi bir son dakika değişikliği var kafamda...

26 Ekim uçak erken saatte olduğu için, tartılma işlemini 25 Ekim Cuma sabahı yapacağım.

Peki programım nasıl; en azından Almanya'dan dönene kadar?

Kafamda oluşan şekil, sırf Dukan değil. Ara öğünlü Akdeniz ya da ara öğünsüz Karatay da değil. Öğünlerimi her günkü yaşam stilime uydurmaya, bir önceki gün yediklerime göre dengelemeye ve yapabiliyorsam da içine sporu katmaya ÇA-BA-LA-YA-CA-ĞIM! Yani şimdi yaptığımdan çok da farklı bir şey değil aslında... 

Ben şimdilik inanmıyorum, yapabileceğime.

Doğru okudunuz, pek inanmıyorum çünkü daha evvelki "dengeli beslenme, yediklerimi dengeleme, koruma, vs..." kavramlarının içini hep boşalltım ben!

Çünkü bende işleyen tek şey; "YA HEP, YA HİÇ!"

Patlayana kadar yemek, sonra da ölümüne rejim yapmak!

Bu sebeple; 

  • 25 Ekim'deki tartı sonucu, son tartı sonucundan bir iki ibre bile düşük çıkarsa, ben kendimi başarılı sayarım. 
  • Yok yine başa dönmüş ve Eylül başındaki sayıya yaklaşmışsam, "ben demiştim" derim. 
  • Eğer eylül başındaki rakamı da aşmış, yukarılara çıkmışsam; "hadi bana eyvallah" der, bu dükkânı kapatırım!*


* Kendime gözdağı veriyorum; buradayım merak etmeyin ;)


Neyse, gidiyorum şimdilik. Bugün Pazar; kısır yapacağım ve hamur kızartacağım. Depresyondayım ve umarım bu akşam bittiğinde çıkmış olurum bu ruh halimden...

Hem ben size demiştim; hiç iç açıcı bir yazı olmayacak bu, okumayın diye...

Yarın sevgi böcüklü, pür neşe ve full motivasyonlu bir yazıyla bayramlaşır, sonra da bayram tatiline çıkarız; olur mu?


* * *


Hülya'ya not: mail adresine nasıl ulaşırım? 

10 yorum:

SKINNY dedi ki...

Cok Içten bir yazı olmuş. Depresyonunu ve diğer kafandan geçenler hepimiz başına gelen şeyler. Güzel bir Bayram diliyorum ailecek, nerde olduğumuz değiş keyfimizin nasıl olduğu önemli herhalde. Oğlunun vizesine çok sevindim.

Terazi dedi ki...

Skinny, sabırla okudun mu?
:(

İşte; insanın malum, her anı "eşref saati" olmuyor... Bugün diğer saatimdeyim :(

Karbonhidrata boğulmaya ihtiyacım var...

Sana yazdım, onay bekliyordu yorumum. Senin bizimle olduğunu bilmek, iyi geliyor. Sadece diyet anlamında değil; eğer yazıyorsan, "Oh, Skinny'den haber aldık, O iyi!" gibi, bende artık bir algı oluşuyor seninle ilgili... Burada zaten birkaç kişiyiz ve nasıl bilmem ama bir kişi ortadan kaybolunca merak sarıyor beni; "nasıl, iyi mi acaba, bir şey mi oldu?" Diyet meselesi değil bu, başka bir şey...

Bu yüzden;

Blogunu aç, kapa; önemli değil ama habersiz kaybolma ortalardan. OK?


SKINNY dedi ki...

Valla banada yazmak iyi geliyor. Kendime ve basimagelen aksiliklere kizip kaciyorum ama kusuruma bakma bu da sevmedigim bir yanim ama kirkindan sonra bazi seyler istesen de degismiyor.

Terazi dedi ki...

:)
O kadarcık kusur kadı kızında da olur, derler :)

Hem o kaçma isteği sırf sana özgü bir şey değil ki; ben de kaçmak, kendimi dışarıya kapatmak gibi dürtülerime yenik düşerim zaman zaman ve sonra biraz toparlanınca geri dönüp, kaldığım yerden devam ederim.

Dönemezsek iş bozuk canım; yoksa arada kaybolmanın kimseye zararı yok bence...

Adsız dedi ki...

Gökçen:İşte ben de öyleyim:ya hep,ya hiç!Biraz dikkat etsem yediklerime,haftada birkaç gün spor-egzersiz yapsam aslında,verilmeyecek bi kilom yok .60 kiloyum.7-8 kg verip koruyabilsem benden iyisi yok.Bu yol sıkı diyetten daha kolay ama niyeyse ben zor olanı daha rahat uygularım.
Bir de seyahat ederken hiç dikkat edemem yiyip içmeme.4 yıl önce bizim de bir Almanya seyahatimiz olmuştu,üç haftada en az 3-4 kg alıp dönmüştüm.Allah kolaylık versin size de.Kilo vermeye değil de almamaya odaklanın bence.Kolay gelsin,hayırlı yolculuklar...

Adsız dedi ki...

Gökçen:Bu arada oğlunuzun vizesi hayırlı olsun.Allah kötü şeyler vermesin.Anne yüreği işte,ne desek de o bildiği gibi çarpar.

Adsız dedi ki...

Merhaba Ipekcim!! Canim benim dogrusu okurken duygulanmadim desem yalan olur, benimde oglum var tabi her ne kadar henüz 2,5 yasinda olsada yinede kendimi yerine koydum ve seni öyle iyi anliyorum ki anlatamam..Ama seninde yazdigin gibi Allahim dogru, iyi, vicdanli insanlarla karsilastirsin cocuklarimizi!! Ben Avusturyada yasiyorum, keske Almanyada olsaydim elimden geldigince yardimci olmak cok isterdim..Ne mutlu ki kendi ayaklari üzerinde durabilen evlatlar yetistiriyoruz ve ileride bunun mükafatini alacagiz! Sakin üzülme, moralini bozma cünki hersey cok güzel olacak inan!!
Diyet konusunda da ben sana bu konuda hayranim , sen niye kendini bu kadar hirpaliyorsun? Bence yazdiklarina göre cok mükemmel gidiyorsun Ipekcim!! Evet ya hic, ya hep bende de oluyor ama eminim senin o yaptigin sporlarla ve özenle titizle dikkatinle basardigina; basaracagina!!
(ben cok sik yorum yazmaktan cekiniyorum, nedeni türkcem, belki kendimi yanlis ifade ederim korkusu..) ama firsat buldukca buralardayim:)
kocaman öpüyorum!
sevgilerle!
nil

Terazi dedi ki...

Gökçen, merhaba...

Teşekkür ederim güzel dilek ve dualarınız için.

Bazıları için zor olan daha kolay oluyor, her nasılsa :) Hayırlısı ile dönelim, kendime en gaddarından bir program bulacağım :) Beni ancak o tarz paklar!!!

İyi bayramlar.




Terazi dedi ki...

Nil'cim çok teşekkür ederim; inan verdiğin moralle yardım ettin :))

Ve bak diyet boyutunda da, moralimi inanılmaz yükselttin :) Cidden oradan öyle mi görünüyor? Ah, çok teşekkürler canım ya; bu bana çok iyi geldi işte!

Bir de lütfen şu "yanlış anlaşılmamak için, sık yazamama" meselesini çözelim. Bu yazdıklarım sadece senin için değil, blogu okuyan ve yorum bırakan tüm arkadaşlara:

Hani vaktiniz olmaz da yorum yazmazsınız, OK! Veya o yazılan blog yazısı sizin için çok önemli değildir, katkı yapmaya değer görmezsiniz veya canınız istemez de yazmazsınız; hepsine eyvallah! Ama yanlış anlaşılmamak için yazmamak ne demek anlamıyorum ve kabul etmiyorum. Canınız yazmak isterse yazın, severek ve hatta bayılarak okuyorum ben :)

Burada asıl ben özür dilerim yeri gelmişken. Zaman zaman yorumlara cevap veremediğim, arada atladıklarım olduğu için...

Adsız dedi ki...

:) ok canim söz artik yazip yazip silmeyecegim, anlasilmaz oldugunu düsünsemde senin anlayacagini umut ederek yorum yazacagim her yazmak icimden geldiginde:))
sevgilerle
nil