28 Ocak 2013 Pazartesi

2. Dönem: 27. Gün

Bugün programın son günü, klasik kahvaltı yok.

Eşim yine sataşıyor bana; devam et, devam et sen... diye.

Edeceğim zaten ama neden böyle göze batmaya başladı diyetim? Gerçekten de kötü mü görünüyorum? Kimi bulsam, kime sorsam?

Süt ve herbalife ile kahvaltımı yapıp oturma odasına uzanıyorum. Gerçekten de çok halsizim, başım ağrıyor; dişimden olsa gerek diyorum. yan tarafımdaki ağrı iyice geçti çok şükür... Tabi doktora gitmeye de gerek kalmadı...

Öğleye kadar yarı uyur, yarı uyanık geçiyor zaman ve mecburen öğle yemeğim için kalkıyorum koltuktan; zorla öğünümü yedikten sonra, 1 kupa bitki çayı hazırlıyorum. İnternetten banka işlerini halledip, tekrar yatıyorum ama yatmadan 2-3 tane yer fıstığı atıyorum yine ağzıma...

Ya, n'oluyor bana? O anda bu yeme eylemlerini gerçekleştiren ben değilim! İçimden çıkan öteki ben, beriki ben'in "hop, n'oluyoruz kardeşim!" demesine fırsat bırakmadan, yapıyor yapacağını ve saklanıyor geldiği yere... Beriki ben, saf ve şaşkaloz halde kalakalıyor! Saçma mı?  Bence de! Ama yaşadığım bunun gibi bir şey işte, anlayan beri gelsin!

Akşamüzeri eşime mesaj atıyorum; tatlı yapamadım, sen gelirken fıstıklı bir şey alıver... Burada kendimce kurnazlık yapıyorum çünkü ben fıstıklı değil, cevizli severim :) Böylece muhtemel yeme isteğimi ve ye!ye! baskılarını bertaraf edeceğim.

Hah! Sen öyle san! Canım eşim; hem fıstıklı, hem cevizli, hem sütlü tatlı çeşitleriye teşrif ediyor akşam! Ve bu yüzden akşam evde kriz çıkıyor!

Önce ben çocuklara, özellikle de 3 numaraya yüklendim; çünkü bu yaşta diyete merak sardı! Sen büyüme çağındasın, yiyeceksin ki büyüyesin dediysem de ikna edemedim ama ben yine tabak hazırladım, verdim. Bu esnada eşim olaya dâhil oldu; hadi bakalım senin tabağını da görelim dedi bana... Küçük çete "evet anne, senin tabağını görelim" diye babasını destekledi... Yarın tartı günüm, bu akşam yiyemem dedim. Ben yiyemem dedikce, O ısrar etti, O ısrar ettikçe, ben yemeyecegimi sert olarak söylemeye başladım; en sonunda şakadan da olsa küstü, biraz kırıldı gibi oldu, "eh, sen de benden bir şey istersin" deyip kapattı konuyu... Baktım olmayacak, kutuya dökülen bir parça cevizi attım ağzıma, O'na da göstererek; bak yedim dedim :)) Ama kabul ettiremedim, boşuna bir çimdik de olsa tatlı yediğimle kaldım:)

Bu arada küçümen, baktı pabuç pahalı; tabağını sildi süpürdü :))

Yatmadan evvel büyük oğlum geldi yanıma;

- babam böyle konuştuğunda üzülüyor musun?
- hayır, böyle konuşmasına üzülmüyorum... sadece, ben seviyorum diye aldığı halde yemediğim için kırdım babanı, buna üzüldüm...
- sen bu zayıflama işine babam için başladın ya...
(aslında hayır çünkü O bu konuda hiç istekli veya talepkâr olmadı ama bunu söylemiyorum...)
- evet?
- ama babam böyle konuştuğuna göre, demek ki dış görünüşe önem vermiyor!
- evet, vermiyor; haklısın...
- ....
- ....

Yani; "e, o zaman bu kadar kasmana gerek yok anne!"

demek istedi de, fazlasını diyemedi mi?

Bilmiyorum.



2 yorum:

keskmehan dedi ki...

sevgili terazi sizi uzun zamandır taki ediyorum :) cok güzel gidiyorsunuz maşallah ,lakin bende aynı dertten muzdaribim maşalef erkek yada benim eşimde yemek yemeyen kadını sevmiyor :)))) yanında malesef,dışarda bir yerde masaya güzel yiyeceklerle donatırken ailecek yiyelim diye :))) sen diyettetim deyince bir surat oluyor adamda haklı aslında ama eyy hakki metobolizma farkı :( erkekler gibi degil :( acımıyorlar bize :) ayrıca mehtabın cok zordur normoroteinleri bende gecmişte yapan biri olarak hakketen cok zorlu geciyor :( kolay gelsin herşey gönlünce olsun sevgilerimle ( selinka)

Terazi dedi ki...

Ah Selinka, merhaba :)

Nerelerdesin?

Benim takip yörüngemden mi çıktın, yoksa cidden ortalardan mı kayboldun? Umarım her şey yolundadır...

Ortamı çok bozmadan ve aykırı düşmeden eşlik etmek önemli tabi ki... Aslında bu her iki taraf için de geçerli olmalı ama maalesef kadınlar bu konuda da daha özverili! Aman tatsızlık olmasın diye yaptığımız fedakârlıkların haddi hesabı var mı?

Sevgiler :)