6 Aralık 2012 Perşembe

2. Dönem Hazırlık: 4. Gün

Geçen sene bu zamanlar 100+ idi kilom (unutmak istediğimden mi acaba, tam rakamı hatırlayamıyorum ama 104.9'du sanırım...) ve yemek için yaşıyordum.

Kahvaltıya farklı ne yapsam, arada kahvenin yanına kurabiye mi çikolata mı? Hadi bazen öğle yemeğini atlardım ama o zaman da ikindi çayının yanına döşerdim sofrayı... Akşam yemekleri zaten ev halkı toplandığı için maşallah... En keyifli anlar da akşam yemeği sonrası; meyveyle çok aram yok ama mesela çereze hayır demem ve illâ ki çay ve yanında tatlı kategorisinde ne varsa, bazen minik tuzlu kurabiyeler eşliğinde...

Sandım ki, 80'lere geldiğimde ben artık sağlıklı beslenen bir birey olacağım ve artık yaşamak için yiyeceğim. Aslında öyle de olmuştu. Bedenim, nefsim terbiyeye çekilmişti. Haziran ortalarında dokktorum sormuştu, "ne kadar devam edeceksin?" diye... Halimden o kadar memnundum, yemeğin yerini öyle farklı tatminler almıştı ve hayatın anlamı artık öyle farklıydı ki; bu sistemin "hayat boyu" sürmesinden başka düşünce ve inanç yoktu kafamda...

Haziran sonlarına doğru, tam tatil beklerken, "yaşasın! kendime daha fazla zaman ayırabileceğim" derken; bir baktım inanılmaz artan bir iş temposuna girmişim. Kendimi şöyle kenara koydum çünkü değil eve yetişmek, iş hayatımdaki tempoya yetişemiyorum. Böyle olunca, sistemden kopuş başladı, terbiye kendini geri çekti ve nefsim yine çıplak kaldı! Hem de bu öyle yavaş, hissettirmeden oldu ki...

Nefsin "aman ye, bir şey olmaz" diye diye yaptığı iç konuşmalara aldanmak, gittikçe meydanı bu aç gözlü nefse bırakmak ve adı üstünde "terbiye"nin kapladığı alanı sessizce, usul usul terkedip meydanı tamamen nefse bırakması. Arada silkinip, "hop! bi dakika..." diye çıkışlar yapsam da sürekli olamadı, bir türlü eski disiplinimi yakalayamadım.

Şu anda terbiyem buhar olmuş, uçmuş; geri getirmek için beynimi, kalbimi, bedenimi iyice temizlemem ve ona yer açmam gerekiyor. Yoksa geri dönmeyecek, biliyorum.

Dün 3. gündü.

Sabah cevizli ev ekmeğimin kızarmış kokusunu içime çekip, "geçecek" dedim... Kazandığım o disiplini, o nefis terbiyesini kaybedip, en baştan onu aramaya koyuldum ya; işte bu yüzden kendime kızgınım! Sabır, sabır, sabır... diye tekrarlıyorum ha bire! Ve tam da bu zamanlar için en uygun şarkıyı mırıldanıyorum; "zaman sadece birazcık zaman..."


4 yorum:

InceBelli dedi ki...

Ah ablacim, yine icimdeki sesi tuslara dokmussun...
Ben de, evet ben de, 58 sayisini gorunce, o hazla, ayni seyleri dusundum. Tamam dedim, yemek yemekten daha onemli syeler de varmis dedim, bu haz, bu haz dedim!
Sonra, misafirlerimin gelisiyle, turlu turlu yemeklerin sofraya gelisiyle, o haz yerini, yine, yeni yeniden, yemek yeme hazzina devretti!
Yerken, 58 umurumda bile olmuyor:(
Yazarken bile utaniyorum, degistigimi sanmistim, degismemisim:(
Nasil oalcak, ne zaman aklimiz basimiza, veya midemiz beynimize gelecek bizim:(

4.gun sabahi tartilacagim demistin, yazmamissin. Insallah tarti yuzunu guldurmustur.

Ben sanirim detoksa baslayip, bitirene akdar yazmicam.

Uzgunum. Cok hem de!
Kendime kusum:(((

hulyalar dedi ki...

kendini ve yasadiklarini boyle iyi tespit edebilmen cok hosuma gidiyor.bende ilk senin apartmana giripte hamur kizartma kokusunu duyup,enerjim dustu cumlelerini okuyarak tanimistim.ahaaa demistim,olan bu olmaliydi..bence yaz,hepimize iyi geliyor:)

Terazi dedi ki...

Sevgili InceBelli, galiba yapacağımız en doğru şey; kendimizi olduğumuz gibi kabul etmek. Bir mucize olsa ve bırak sadece istediğim kiloya gelmek, vücudum 20 yıl öncesindeki görüntüye kavuşsa bile; ben bunu bir güzel harcayabilirim. Çünkü yemek yemeyi gerçekten seviyorum. Dediğin gibi umurumda bile olmuyor o anda, verdiğim kilolar veya alacağım kilolar... Mutfakta olmak büyük zevk, yemek ve yedirmek ise daha da fazla... Ne yapayım böyleyim.

Ama verdiğimiz onca kilo da gösterdi ki; nefis terbiyesi denen şey gerçek ve bunu yapmak elimizde. Terbiye arada tatile çıkabilir, bu zamanları çok uzatmadan döngüyü devam ettirmekten başka yol göremiyorum kendi adıma...


Terazi dedi ki...

Sevgili hülya; kendimle dürüstçe yüzleşebilmek, içimi dökmek için yazıyorum :) Kriz geldiğinde aklımı başıma getirmiyor bu yazdıklarım ama sonrasında dönüp okuduğumda iyi geliyor...

Sonuçta bu kilo verme yolculuğunda ve nefs savaşında "hepimiz biriz, birbirimizi biliriz..." değil mi?

:)