1 Kasım 2012 Perşembe

Çare uzakta değil...



Dün mutsuzdum. Duruşuma bakıp halimi anlayacak, gözlerime bakıp, "ne bu gözlerindeki keder?" diye soracak bir dostun varlığına öyle çok ihtiyaç hissettim ki...

Dilek yazmış blogunda "mutluluk ne kadar bulaşıcı" diye... Gerçekten öyle. Akşam neşeli bir aileye misafirdik. Ne gam kaldı, ne keder :)

İnsanın kendine ettiğini kimse edemezmiş. Moral bozuk olduğunda bunu derinleştirmek de, dağıtmak da elimizde aslında; içimizde, beynimizde...

Düşün düşün; kur kaynaştır yapmaya müsait bir yapınız varsa -benim gibi- aslında kendimize kötülük yaptığımızı anlamamız ve mümkün olduğunca bu ortamlardan ve düşüncelerden kaçmamız lazım.

Bir de içe atmamak ve paylaşmak. Nerde öyle güvenilir ve anlayışlı dost diyorsanız da; yazmak, yazmak, yazmak... Kağıda yazmak risk ise, sadece kendinizin okuyacağı bir blog açıp oraya içinizi dökmek mesela :) Bu yazma işi, psikologların da önerdiği bir yöntemmiş.

Bütün terapilerin üzerinde olan ise O'nunla başbaşa kalma... Ve inanaçla, duayla O'na sığınma.

* * *

Düşün!
Kim üzebilir seni senden başka?
Kim doldurabilir içindeki boşluğu sen istemezsen?
Kim mutlu edebilir seni, sen hazır değilsen?
Kim yıkar kim yıpratır seni sen izin vermezsen?
Kim sever seni, sen kendini sevmezsen?
Herşey sende başlar sende biter!
Yeter ki yürekli ol; tükenme, tüketme,
Tükettirme içindeki yaşam sevincini...
Hep hatırla;
Çaresizseniz, çare ''SİZSİNİZ''
Nietzsche
 



2 yorum:

SKINNY dedi ki...

Cok guzel yazilar yaziyorsun, tam benim ruh halimi anlatan. bende elime bir kagit kalem alip yazmaya baslamam lazim. Fyadasini goruruz insallah . en kisa zamanda harekete gecmem lazim.

Terazi dedi ki...

Yazmanın, deşarj olmak için çok etkili bir yöntem olduğunu söylüyorlar ki gerçekten öyle... Tek önemli şey, yazdıklarımızın lazım olmayan kimselerin eline geçmemesi. Kaş yapalım derken göz çıkarmamak ve gereksiz yere incinmemek için, dikkat!