26 Eylül 2012 Çarşamba

Mola Günleri 1

1 haftadır devamlı ağrayan başım, dün aldığım "mola" kararından sonra mı terketti beni acaba?

Bu sabah uyandığımda baktım kendimi çok iyi hissediyorum. Plan yapmak yok, acele ile bir yerlere yetişmek yok!

Bir tek şey biliyorum, bugün çok yürüyeceğim. Buna uygun olarak, hemen spor bir şeyler giyip evden çıktım.

Önce işe uğrayıp, bir süre olmayacağımı söylemem gerekiyor. Sorumluluğum olan yerlere uğrayıp; jet hızıyla bir tur atıyorum ve "Telefonum açık, acil durumlarda ulaşabilirsiniz" diyorum...

Kadıköy'e indiğimde zaman öğleye yaklaşmış. Telefonumda bir sesli mesaj; "hem çay çorba diyorsun, hem telefonun kapalı..." diye başlayan uyku mahmuru bir ses; canımın tâ içinden gelen...

* * *

Böyle zamanlarımda genelde yalnız olmayı tercih ederim ama bu sabah evden çıkmadan gönlümü gezdirdim, bugün kimle olsam diye... Birden aklıma O geldi, enn eski arkadaşım. Aradım, asistanı açtı ve geç yattığı için telefonuna bakamadığını söyledi, ben de bunun üzerine mesaj attım ve uzun zamandır ertelediğimiz kahveyi -müsaitse- içebileceğimizi yazdım.

Bebeklikten başlayan bir birliktelik bizimki :) Tâ lise bitene kadar sürmüş, sonra ben üniversite için başka bir şehire, o da hayalleri ve idealleriyle başka bir âleme geçiş yaptık. Yine görüştük ama aralar her seferinde açıldı. Bir ara iyice koptuk... Kısacası, "araya hayat girdi!" Yine de ben O'nun, O da benim için "canımın tâ içi..." olduk...

Metrodayken telefonum çekmeyince, sesli mesaj atmış. Hemen aradım. Akşam üzeri 17.30 için sözleştik; kahve içmeye...

* * *

Akşam randevu saatine kadar Kadıköy'de dolandım. En sevdiğim yer, Akmar Pasajı ve civarındaki sokaklarda. Zaten o pasaja dalınca kolayca çıkmak mümkün mü? Hele de eski kitap satılan dükkanlardan... Balıkçıların olduğu sokaklar, antikacılar... Moda'ya çıkmaya vakit kalmadı. En kısa zamanda tekrar gelmeliyim, arayı bu kadar uzatmamalıyım dedim kendi kendime.

* * *

Saat 17.40

Öyle özlemişim ki... Sarmaş dolaş olup, öyle kalıyoruz bir müddet ama sonra etraf aklımıza gelip yerlerimize geçiyoruz. Kahve buluşması yemeğe dönüşüyor. Ev, eş, çocuk durumları ayarlanıyor; haberler veriliyor, ayarlamalar yapılıyor. Ve ben o akşam, uzun zamandır unuttuğum bir şeyi hatırlıyorum; can bir arkadaşla sohbetin doyumsuz lezzetini...

16-17 yaşlarımızdaki lafın birini bırakıp, öbürüne dalma halleri... Kâh gülerken, kâh hüzünlenme modları... En ciddi konudan, en sululara geçme durumları... Değişmemişiz ya! Büyümüşüz ama değişmemişiz!

Canımın tâ içisin sen,
Nasıl severim bir bilsen...

* * *

not: Sevgili Mehtap Hoca der ki; "bir adım sayar edinin... ilk 3 gün 2500 adım, sonraki 3 gün 5000 adım ve ondan sonra da 10.000 adım... hayatınıza 10.000 adımı muhakkak yerleştirin..."
not2: adım sayarımı kaybetmiştim, eşim sağolsun yenisini almış... bugünden itibaren adımlarımı tekrar yazacağım:

Adım Sayısı: 11.096 / 6.6 km








Hiç yorum yok: