8 Haziran 2012 Cuma

Değişim Günlüğüm / 75. Gün

Zaman su oldu, akıp gidiyor! Arkasından yetişebilene aşkolsun!

Okullar sanki daha dün açıldı, bugün karnelerimizi verdik, aldık :)

Tüm çocuklarımıza sağlıklı, neşeli, gönüllerince bir tatil diliyorum.

Yarın itibariyle yazlığa geçiyoruz. Fakat sabahtan katılmam gereken toplantım var. Sonra biraz çarşı pazar işi; gitti cumartesi! Pazar günü de ancak yerleşmeyle geçer, pazartesi dinlenmeden yine işbaşı :(

Ha, bu arada pazartesi sabahı Bulgaristan'ı ertelemek zorunda kaldım. Grup gidiyor ama ben 2 gün geç katılacağım veya hiç katılamayacağım! İş ve ev trafiği biraz karışık bu aralar, bakalım önümüzdeki günler ne gösterecek...

Bu akşam iş dönüşü apartmana girdim, kızartma kokusu :(

Sniff, sniff... Hmm, hamur kızartmasına benziyor bu!

Aman da bir canım çeksin, bir canım çeksin... Koca bir tabak olsa (ama sıcacık; annem kızartsa, ben yesem mesela...) Koca bir demlik çay, enn yağlısından beyaz peynir, bir de nutella... Of, nasıl kötü oldum! Birden modum değişti, enerjim düştü, mutsuz ve karamsar bir dünyanın kapısı açıldı da içine girdim sanki! Eve girince biraz dağılır gibi oldu bu ruh halim fakat mutfağa girip tezgahın üzerindeki bir kutu sütlü nuriyeyi görünce (ablam bırakmış) yine depreşti, akşam yemeğini hazırlarken zirve yaptı! Pişen mercimek çorbasını tenceresiyle götürebilirdim mesela! Üzerine kırmızı biberli yağ yakıp yiyebilirdim, kıtır ekmek kavurup yiyebilirdim, ekmeksiz, hiçbir şeysiz de yiyebilirdim...

Baktım iş bozuk, tartımı çıkardım hemen, dolaptan çıkardığım fasulyemi ve etimi tarttım, ısıttım. Oturdum karnımı doyurdum. Üzerine de hemen en sevdiğim bitki çayını hazırladım. Bi tane de şekersiz sakız attım ağzıma...

Bazen çok tehlikeli olabiliyor bir koku bile... Hiç akılda yokken, baştan çıkmaya hazır; bekliyor! İşte o anda 2 seçenek var;
  1. her şeye boşverip, midemin sesine uyar ve fakat sonradan "ah, vah!" diyebilirim...
  2. o anda "ah, vah!"  diyebilir ama ilgimi başka yere yöneltir ve sonradan kendimle gurur duyabilirim...
İşte bütün maharet orada, o anda doğru tercih yapabilmekte...

Kriz geldiğinde, "her tercih, bir vazgeçiştir" sözünü hatırlamakta ve o her neyse, mideye indirmeden önce; neyi tercih ettiğimizi ve neden vazgeçtiğimizi bir kez daha düşünmekte...







11 yorum:

InceBelli dedi ki...

Bu sozu ilk defa bu kadar iyi anladim! Beynimin bir kenarina, yok yok, hatta butun beynime bu yaziyi yazmam lazim!"her tercih bir vazgecistir"!
Super!

SKINNY dedi ki...

cok haklisin terazi. Cok guzel bir tercihte bulunmussun. Bende bundan sonra boyle dusunecegim. Tatli yi yemek zayif mi olmak? cevabi ikimizde biliyoruz ama 75li gunlere gelmenin senin bu isi iyi kivirdigini gosteriyor.

Hulya dedi ki...

cok guzel anlatmissin ,duygulari,o zamanki hallerimizi(enerjim dustu mutsuz ,oldum..)cok isime yariycak benimde anlattiklarin,cok sagol!

dilek dedi ki...

Ne kadar dogru su yazdiklarin. Evet tercihler bizim hayatimizi sekillendiriyor. Yemek tercihlerimiz de vucudumuzu sekillendiriyor. Sevgiler. Dilek...

Mucize dedi ki...

Yazini telefondan okudum ekran kucuk olunca yazinin butununu goremiyorum. Assagiya dogru ilerledikce heyecanlandim, ahh dedim gitti sutlu nuriye :)) yazinin sonunda cok takdir ettim seni. Bende cok sevdim bu sozu.

Terazi dedi ki...

Canım, Can Dündar*'ın bu sözü hayatımızın her alanında nasıl da geçerli değil mi?

"Her seçim bir kaybediştir. Her tercih bir vazgeçiştir çünkü..."

Tercihlerimizin hakkımızda hayırlı olması dileğiyle...

*Yazının bütünü (alıntı olarak) burada:
http://www.candundar.com.tr/_v3/#!/arama/Tercihler_ve_vazgeçişler/#Did=7161

Terazi dedi ki...

Her zaman doğru tercihlerde bulunamıyoruz maalesef :(

Aslında bu <"insan olmanın" doğası ve son derece normal... Fakat normal olmayan, hatalarımızdan ders almamamız ve yanlış tercihlerde ısrar etmemizdir, öyle değil mi?

Tüm arkadaşlarım ve kendim için de dileğim; bundan sonra hatalı tercihlerin farkına varmak ve artık bunları yapmamak!

Sevgilerimle:)

Terazi dedi ki...

Blog yazmayı ve okumayı bunun için çok seviyorum ben de...

Hiç tanışmadığımız halde birbirimizi anlıyoruz çünkü...

Kendi içimden geçen sözcükler, duygular, bir bakıyorum başka bir arkadaşım tarafından dökülmüş kelimelere... O zaman hissettiğim "yalnız değilim" duygusu beni daha çok motive ediyor işte...

:))

Terazi dedi ki...

Aynen öyle Dilek'cim...

Aslında hep bildiğimiz şeyler de, nasıl diyeyim; "teorikte zehir gibiyiz maşallah ama pratikte sınıfta kaldık" hep... En azından kendi adıma bu böyle (-ydi)!

İnşallah bundan böyle, bu sözler hoş bir seda olarak kalmadan, hayatımızın tâ içine işler...

:)

Terazi dedi ki...

:))

Sevgili Mucize, evet atlattım çok şükür ama tehlike her an, her yerde!

Dün anneannemi ziyarete gittim. Bahçesinden yeni dut toplamışlar getirdiler. Nasıl güzeller; bembeyaz ve kocaman!

Eski yıllarda; tam diyete başlarım, dut zamanı olur! Hadi hooop(!), diyet rafa! Dut için, incir için ve aşure için diyet bozmuşluğum çoktur benim...

Çok ısrar ettiler ama 1 tek tane bile almadım, yemedim çünkü bu hafta asla ve kat'a 1 tek tane bile meyve yok! Haftaya muhtemelen serbest olacak ve o zaman yiyeceğim inşallah...

Bundan böyle; kendimle ve vücudumla ilgili hissettiğim bu mutluluğun devamlı olmasını istiyorsam, tercihlerimi doğru ve zamanında kullanmayı öğrenmek zorundayım.

Sevgilerimle :)

Mucize dedi ki...

tekrar bravo, heleki meyveye bile hayir demek... bravo