19 Ekim 2009 Pazartesi

başlıksız

"...ben o duvarlara çarpa çarpa nasır tuttum,
ağlaya ağlaya yosun tuttum..."

Epeydir yazamadım koşturmalardan, şimdi müsait olunca bakayım dedim en son ne yazmışım ve son cümleyi okuyunca da, dilime geliveren bu şarkı oldu işte:

"...ben o duvarlara çarpa çarpa nasır tuttum,
ağlaya ağlaya yosun tuttum..."


42 yaşta bir kez daha net anladığım nokta şu ki: benim kontrolsüz yeme nedenlerimin başında "stres" geliyor!

Eğer çok yoğun bir tempo içinde isem, üstüne üstlük bir de stres, gerginlik, hafif veya yüksek depresyon halleri içindeysem, birine çok kızgın veya kırgınsam kendimi yemeye veriyorum ve ne yediğime, ne kadar yediğime aldırmadan... Aklım başıma geldiğinde, midem çoktan çöplüğe dönmüş oluyor ve bu sefer de pişmanlıktan, kendime kızgınlıktan yiyiyorum. Bu bir kısır döngü halini aldığında ise iş işten çoktan geçmiş oluyor maalesef...

Neyse ki bu sefer aklımı başıma getirecek biri/birileri var yanımda:

"...sevgili Terazi, devam.. 80’lere geldiginizde iki ay duracagiz, ve sonra tekrar son hiz baslayacagiz.. vaz gecmek, durmak yok.. almayin cikolata filan.. bunlar cok hassas aylardir, hemen geri gelir kilolar.. yenilmeyin lutfen.. lutfen.."

Ne yapıyorum ben?

O kriz dönemlerinde bu soruyu sorsam da kendime, duymamazlıktan gelirdim, geçiştirirdim... Üzerinde durmaz, düşünmezdim... Ama Mehtap'ın -onca iş-güç arasında ve hiçbir karşılık beklemeden- zaman ayırıp da tek tek postlara yanıt vermesinden ve yukarıdaki cevabından çok etkilendim: "... yenilmeyin lutfen.. lutfen.."

yenilmek istemiyorum,

yenilmeyeceğim...

duraklama dönemidir, geçecek...

Hiç yorum yok: